Bahçedeki Gizemli İz

Bir zamanlar, şehirden biraz uzakta, küçük bir evde yaşayan sıcacık bir aile varmış. Bu ailenin en küçük üyesi, Zeynep adında meraklı bir kızmış. Zeynep, bahçedeki çiçeklere bakmayı, onlarla konuşmayı çok severmiş. Hele bir tane çiçeği varmış ki, adı bile varmış: “Minik Güneş”. Zeynep bu çiçeği küçücük bir tohumken ekmiş, büyütmüş ve ona çok değer vermiş.
Bir sabah, Zeynep erkenden uyanmış ve heyecanla bahçeye koşmuş. Ama bir de ne görsün! Minik Güneş’in yerinde yeller esiyormuş! Çiçeği yerinden çıkmış, sanki uçup gitmiş. Hemen ailesini çağırmış:
“Anne! Baba! Abim! Çiçeğim yok! Minik Güneş’im kaybolmuş!”
Anne, baba ve abisi bahçeye gelmişler. Hepsi şaşkın şaşkın yere bakmış. Çiçeğin olduğu yerde, bir kaç tane toprak izi ve küçük bir taş yığını varmış.
“Bu ne olabilir ki?” demiş Zeynep’in abisi Kerem.
“Belki de rüzgar uçurmuştur,” diye düşünmüş annesi.
“Ya da biri yanlışlıkla almış olabilir,” demiş babası.
Zeynep, “Hayır, Minik Güneş’im beni bırakmaz! Onu bulmamız lazım,” demiş kararlı bir sesle.
Böylece ailece bahçeyi aramaya başlamışlar. Ararken yerde küçük bir kirpiyle karşılaşmışlar. Kirpi onları görünce biraz ürkmüş ama Zeynep hemen sakin bir sesle konuşmuş:
“Merhaba, minik kirpi. Bahçemizdeki çiçeğimizi gördün mü?”
Kirpi bir an düşünmüş ve başını bir yana eğmiş. Sonra burnuyla bahçenin diğer ucunu işaret etmiş. Aile, kirpinin gösterdiği yere doğru gitmiş. Orada birkaç tane daha iz bulmuşlar, sanki bir şey sürüklenmiş gibiymiş.
Bu sırada bir kuş dalların arasından seslenmiş:
“Cik cik! Bahçenin arkasına bakın, bir şeyler görebilirsiniz!”
Aile hemen bahçenin arkasına geçmiş. Orada biriken yaprakların arasında bir taş yığını daha bulmuşlar. Baba, taşları dikkatlice kaldırmış ve altında bir küçük ipucu daha bulmuş: bir parlak yaprak. Zeynep yaprağı hemen tanımış.
“Bu Minik Güneş’in yaprağı! Onu bulmaya çok yakınız!”
Aile, heyecanla ipuçlarını takip etmeye devam etmiş. Bahçenin arka tarafında bir yerden daha yapraklar ve toprak izleri bulmuşlar. İzler onları evin yan tarafına, oradan da çatının hemen altına götürmüş. Kerem yukarı bakmış ve şaşkınlıkla bağırmış:
“Sanırım Minik Güneş’i buldum! Çatıya çıkmış gibi görünüyor!”
Zeynep şaşkın şaşkın çatının kenarına bakmış. Ama Minik Güneş oraya nasıl çıkmış olabilir ki? Baba, hemen merdiveni getirmiş. Hep birlikte çatıya tırmanmaya başlamışlar. Çatının tepesine vardıklarında inanılmaz bir manzarayla karşılaşmışlar.
Minik Güneş, çatının en güzel köşesinde büyümeye devam ediyormuş! Yağmur suyu oluklarından birikmiş ve güneş ışığı da tam o noktaya vuruyormuş. Çiçek orada o kadar mutlu görünüyormuş ki, Zeynep’in yüzü gülmüş.
“Minik Güneş! İşte buradasın!” demiş Zeynep, sevinçle.
Anne çiçeğe dikkatlice bakmış ve “Sanırım rüzgar onu buraya taşımış. Ama burada çok güzel bir yer bulmuş kendine,” demiş.
Kerem çatının kenarından etrafı göstererek, “Bakın! Buradan bahçemiz, komşularımızın evleri ve hatta uzaktaki tarlalar bile görünüyor. Ne kadar güzel bir manzara!” demiş.
Zeynep, çiçeğine bakarak düşünmüş:
“Minik Güneş, burada mutlu gibi görünüyor. Ama onu yine de daha güvenli bir yere taşısak mı?”
Tam o sırada hafif bir esinti çıkmış ve bir yaprak uçup Zeynep’in avucuna konmuş. Yaprağın üzerinde ışıl ışıl bir damla parlıyormuş. Anne bu durumu görünce gülümsemiş:
“Doğa bize bir mesaj gönderiyor olabilir. Minik Güneş, burada da güzel büyüyebilir ama biz ona her zaman destek olabiliriz.”
Böylece aile, çiçeği güvenle tekrar bahçeye dikmeye karar vermiş. Ancak bu kez, çiçek için çatıda öğrendiklerini bahçede uygulamışlar. Minik Güneş’in etrafına daha fazla güneş alabileceği bir yer seçmişler ve yağmur suyunu toplayacak küçük bir düzenek yapmışlar.
Zeynep çiçeğine sarılır gibi eğilmiş ve “Artık seni hiçbir yere bırakmam!” demiş. Minik Güneş, sanki Zeynep’e teşekkür eder gibi hafifçe sallanmış.
O günden sonra, aile bahçelerine ve doğaya daha fazla önem vermeye başlamış. Bahçedeki tüm bitkiler ve hayvanlar onların dostu olmuş. Çatıda yaşanan bu macera, onlara iş birliğinin, sevginin ve doğayla uyum içinde yaşamanın ne kadar değerli olduğunu öğretmiş.